İnsanın bulaşık eli…
Medeniyetin getirdiği imkânlar, insanın hayatını kolaylaştırdığı gibi, çevresini ve tabiatı da tahrip etmeye devam ediyor. İnsanın iç dünyasındakiler elbette dış dünyasına tesir ediyor.
Bediüzzaman Hazretleri bunu şu misal ile açıklıyor: “Bu medenîlerden çoğu, eğer içi dışına çevrilse, kurt, ayı, yılan, hınzır, maymun postu görülecek gibi hayale gelir” demekle, insanların iç dünyasındaki hasletleri dışa vurduğu zaman yeryüzünü ne hale getirdiklerini rahatlıkla görebiliriz.
Bediüzzaman Hazretleri ayrıca beşerin bulaşık eli karışmazsa, kainatta hiçbir intizamsızlık yoktur der. Ayrıca insana emanet olarak verilen kabiliyetleri ve yeryüzünü kullanırken çevreyi nasıl tahrip ettiklerini gözümüzle görmekteyiz.
Son müsilaj hadisesi de bundan farklı bir şey değildir. Denizler adeta bir öfke patlaması meydana getirdi. Nasıl ki insan sevmediği bir gıdayı ağzından atar ve üzerine tükürmesi gibi, denizler de insanların pisliklerini dışarıya atmıştır.
Üretim yapan fabrika atıkları ve şehirlerin pisliklerini denizler taşıyamaz hale gelmiştir.
İşte “beşerin bulaşık eli” bu manaya gelmektedir. Hadiste geçen ve balıkların “günahkâr insanları yüzünden rızkımıza noksanlık geliyor”diye insanlardan şikâyet etmeleri, bu noktada önemli bir ihtardır.
Kıyametin kopması ihtimali işte bu şükürsüzlük, nimetin kıymetini bilmemek, çevreyi hoyratça kullanmanın bir sebebi olacaktır.
Bunun çaresi; kâinata iman gözü ile bakmak, her şeyde Rahmetin güzel izlerini görmek, ibadetini yapmakla beraber, nimetin şükrünü eda etmektir.
Sahip olduğumuz her şey emanettir. Emanete hıyanetin hem dünyada hem de ahirette cezası vardır.