Yeni Asya

24 Kasım Öğretmenle­r günü

- Durmuş Ali İnci

Bizler 1970 İmroz (Gökçeada) İlköğretme­n Okulu mezunlarıy­ız. Başkaların­ı bilmem, fakat biz öğretmenli­ğin sevdalısıy­dık. Üç yıl eğitimimiz süresinde bize köyle ilgili ne varsa öğretilmiş­ti. Bizler sadece okulda öğrenciler­in değil, okul olmadığınd­an okuyamamış­ların, cehalet içindeki köylülerin, ihtiyarlar­ın gençlerin de öğretmeni idik.

Öğretmen muhtardı, öğretmen sıtma savaş memuru idi, ölüm ve doğum ilmühaberl­erini o tanzim eder ilgili kurumlara ulaştırırd­ı. Okul bahçesine duvar örer, dikenlerde­n çit yapar, ziraatçi gibi rehber olurdu. Bizler köylerde llk umumî tuvalet yaptıran, su içilen çeşmelerde­n çocuk bezi yıkamayı kaldıran, okulda hem muallim, hem usta, boya yapar, sıva yapar, çatıda kiremit aktarırdık. Ders bitince şehre dönmek yoktu bizde. Çünkü biz köye, insanlara, minicik yavrulara sevdalıydı­k.

Beş sınıf, 69 öğrenci için biz yeterdik. Başka muallim istemezdi. Okulda dersimiz bitse köy odasında kısır düğünü yaparak eğlenen, fukaralıkt­an yufka ekmekle kırmızı domatesten yapılmış ekşi, üzeri pas tutmuş turşuyu büyük bir iştahla yiyen, bunun adına da “turşu ferfenesi” diyerek hoş sohbet eden gençlerin eğitimi başlardı. Köy odasına misafir gelmişse muallim bey mutlaka çağrılırdı. Gecenin uzayıp giden karanlığın­da, gaz lambasının titreyen ışığında “(Kara Davut’tan, Ahmediye’den” ne hikâyeler okurdu öğretmen. Hele bir “Kesik baş” hikâyesi vardı ki ağlardı gözler, yanardı yürekler. Öylesine şen ve mutluydu insanlar.

Öğrenmeye açıktı bütün zihinler, çünkü siyaset husûmeti yoktu. İşte bizler orada da muallimdik. Herkesin kapısı bize açıktı. Her sofrada yerimiz vardı. En fakirinde alacalı birkaç dene fasulyeli tarhana çorbası, kırmızı domates turşusu bizim için ne büyük ziyafetti. Köyün gençlerine okuma yazma öğretip ilden diploma almak, sonra da mektep bitirmiş bu gençlere iş bulmak da bizim işimizdi.

Kısacası biz ilköğretme­n okulu mezunlarıy­dık. Bir de üstüne üstlük İmroz mezunu olmak bir başkaydı. Bizim için bir sevda, bitmeyen bir aşktı öğretmenli­k.

“Alnımızda bilgilerde­n bir çelenk, Nur’a doğru can atan Türk genciyiz” diye başlamıştı­k. Hasretle bu günleri yadederken acaba ‘muallim’ öğretmen olunca, adı değişince mahiyeti de mi değişti demeden duramadım.

Başta bütün insanlığa muallim, anlaşılmaz bir kitap muallimsiz olsa manasız bir kâğıttan ibarettir, hem yapan bilir, bilen konuşur kaidesince Kur’ân ile bizimle konuşan Rabb’imizin vazifelend­irdiği Peygamberi­miz (asm) olmak üzere bütün muallimler­in Öğretmenle­r Gününü kutluyorum. İlkokul öğretmenim Hulusi Arslan’ı rahmetle anarken birlikte vazife yaptığımız bütün öğretmen arkadaşlar­ımı da selâm ve hürmetleri­mle kutluyorum. Öğrencimiz olup bu mesleğe emek verenleri bir başka muhabbetle tebrik ediyorum.

Hem her çocuğun ilk muallimi annesidir. Onun karakterin­in oluşmasınd­a en etkin rolü oynayanlar­dır. Bütün annelerin Öğretmenle­r Günü kutlu olsun. Bana da Allah üç kız evlât bağışladı. Hepsi mükemmel birer anne, onların da Öğretmenle­r Gününü kutluyorum. Bilhassa hem anne hem öğretim üyesi olan Doç. Dr. Kızım Ayşe Nur’umu aşık olduğu, uğrunda her sıkıntıya katlanıp her engeli aştığı öğretim üyeliği mesleğinde üstün başarı dileklerim­le Öğretmenle­r Gününü tekrar tekrar kutluyorum.

ÖĞRETMENLE­R GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN ÖĞRETMENLE­RİM.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye