Haramdan saadet çıkmaz
İ nananı da inanmayanı da halihazırdaki şartlarda bir yol tutturmuşlar gidiyorlar. Eskimez lisanımızla saadetli, şimdi mutlu olabilmek için her şey mübahtır, serbesttir, helâldir.
İnanmayanlara bir lâfımız var: Doğrudur kendi elinizle kendinizi hapsetmişsiniz. Çünkü helâli haramı bilmiyorsunuz. Önce iman, itikat bilgisi… Sonra helâl haram hakkında doğru bilgi.. Sonra da uygulama…
İnananlara iki lâfımız var. Saadet illâ ki helâlle olursa helâldir. Haramla gelen saadetler, mutluluklar; saadeti de, mutluluğu da haram kılar, haram eder insana.
Görünmüyor, tecrübesi yoktur gibi havaî lâlarla kendisini aldatan inanmayanlar şunu çok iyi bilmelidirler ki, sahte saadetlerin, mutlulukların sonu illâ ki bu dünyada nasıl üzüntüyle, elemle, acıyla, ah u vahla bitiyorsa; aynı şekilde ahirette de öyle olacaktır. Bundan iyi tecrübe mi olur?
İnanmayanlar cephesinden bakıldığında ancak ve ancak bu dünya saadeti de ahiret saadeti de, Allah’ın emir ve yasaklarına dikkat edilerek yapılan fiillerden, amellerden sonra vuku buluyor, olabiliyorsa helâldir. Helâl amelin yapılmasından hiçbir zaman saadetsizlik ve mutsuzluk ortaya çıkmamıştır ve çıkmaz da… Ama inanan bir kişi ben helâl haram demeden her işten saadet ve mutluluk elde ederim derse, ancak ve ancak kendisini kandırır. Hiçbir helâl mutluluk haram yolla elde edilemez ve kazanılamaz.
İmanın güzelliğindendir ki iyilik yapanlara ve iyi amel işleyenlere; iyilikler, güzellikler ve saadetler kazandırır.
Küfrün kötülüğündendir ki kötülük yapanlara kötü ve günah amel işleyenlere; günahlar ve kötülükler kazandırır.
Geriye kaldı nefis ve şeytanın aldatmacası… İnsan, inanan insan günahların seline kapılmamak ve boğulmamak için, bir ürvatül vüska olan, kopmaz sarsılmaz bir zincir olan İslâmiyete, imana, Kur’âna çok kuvvetli ve ayrılmayacak bir şekilde sarılmalıdır ve ahiret saadetini, mutluluğunu görene kadar bırakmamalıdır.