Yeni Asya

Kır çiçeği

- Ali Rıza Aydın hocazade68@hotmail.com

Kır çiçeği ilkbaharın önde gelen âlemi. Çehresiyle ferahlatır kıştan çıkan âlemi. Rengârengi­n panayırı, teşhirgâhı âdeta. Her desende, her tonuyla ilkbaharın yolunda…

Ruha sükûn, gönle inşirah veren kır çiçeklerin­in peşi peşine açmaları; meftun gözlere göründükte­n kısa bir zaman sonra solmaları, şehrâyîn ilkbaharın geçit resmi âdeta.

Gözlerin zevkine göre envai çeşit güzellikle­ri halk eden Rabbimiz, burunlara, rayihayı, çiçeklerle bahşetmiş.

Dağları taşları, kırları yokuşları nebatatın ipliğiyle her baharda sadece bir defa, ilmek ilmek dokuyan; yeryüzünü hoş halısıyla bürüyen kır çiçekleri, bir cihette hürriyetin timsali.

Kabına sığmaz, karışılmaz; Veren’in verdiğiyle bir tablo ki, muhteşem.

Görebilen gözler için, temaşaya arz edilmiş şu dünyanın cinanı.

Kır çiçeği nazenin dokusuyla, cana safa kokusuyla mahzun gönüllerin dertlerine devadır; yorgun ruhların elemine şifadır.

Her sabah yeni bir günün doğması misali; her bahar, yeni bir âlemin tevellüdü, haşr olması demektir. Her ne kadar geçen sene gördüğümüz, hayran hayran tefekkür ettiğimiz çiçeklerin aynısı değilse de; nüvesinde hıfz edilen ruh programına göre neşvü nema bulan çiçekler, öncekinin gayrisi de değiller.

O gün yüzümüze nasıl tebessüm etti ise, bu bahar da aynı teravette, nezahette, letafette gülümseyip duruyor.

İnsanların ruh yüzünü gülümsetme­k adına…

Midemizin ihtiyacı olan taamları Rezzak ismiyle; dertlerimi­zin şifasını Şâfî ismiyle bize lütfeden Allah (cc), gözümüzü gönlümüzü ihmal edip, Cemil ism-i şerifi hürmetine güzellikle­r vermez mi?

Ama, görebilen gözlere, idrak eden özlere…

O’nun nezdindeki çok özel yerimize bakar mısınız:

Her şeyi kudret elinde tutan Allah (cc), yarattığı mahlûkatın; hususan insanın, her ihtiyacını halk etmiş: Tatmak için lezzeti, gözümüze güzellik, kulaklara hoş sadâ, burunlara miski amer kokusu, ihsanları anlamaya zekâvet…

Görüp de fikretmeme­k, tadıp da şükretmeme­k, bilip de zikretmeme­k olur mu?

Hayret ile andığımız bunca işler, Rabbimizin keremi.

Bediüzzama­n’ın ifade ettiği gibi; eğer “Vermek istemeseyd­i, istemek vermezdi.”

Vadettiği her ne varsa hepsini, sahâvetkâr ihsanlarla donatmış.

Lâtif bir anekdot:

Rivayete göre; Kazköylü ehl-i hizmet, ehli himmet merhum Osman Amca, sabah namazına kalkamayan kimselere, “Oh, yat aşağı, git Cennete!” dermiş.

Söz güzel de; böyle bir şey olur mu? Elbette ki verilecek cevap: Olmaz. Öyle ise, güzellikle­r deryasında farkımızı fark etmeli, kadrimizi bilmeli; uyumayıp, muti kullar zümresine girmeli.

Mahdut zaman dolmadan, kır çiçeği solmadan.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye