Sabah

Göçün siyaseti ve seçimsiz dönem

- NEBİ MİŞ

Batılı demokrasil­erde seçim kampanyala­rını son yıllarda nerdeyse göç ve göçmen karşıtlığı belirliyor. Yıllar içinde, yabancı ve İslam düşmanlığı, mülteci karşıtlığı birbirini besleyecek şekilde araçsallaş­tırıldığı için önce bir toplumsal taban oluşturuld­u. Ardından da etki-tepki iklimde, siyaset bu konu üzerinden ayrıştırıl­dığı için karşıtlıkl­ar ve kutuplaş malar bir birini besledi. Önce göçmen karşıtlığı­nı merkeze alan radikal tematik partiler, merkez siyasetle bu konu üzerinden siyasi mücadeleye girdiler. Göçmenleri güvenlikle­ştirerek siyasi sonuç elde ettiler. Ardından da merkez siyasetler­i kendi söylemleri­ne çekerek, göçün siyasetini ve seçim sonuçların­da belirleyic­iliğini yükselttil­er. Bir ülkede başarılı olan göçmen karşılığı

ve sonuçta merkez siyasetler bile bu konuya teslim oldu. Bu yıl içinde yapılan Avrupa Parlamento­su, Fransa ve İngiltere’de yapılan seçim kampanyala­rının en önemli gündemi mülteciler­di. Seçim sonuçların­ın üzerinde yabancı ve göç karşıtlığı­nın etkisinin giderek arttığı bir kez daha görüldü.

Devam eden ABD seçim kampanyası­nın da en önemli gündemden biri, göç ve mülteci karşıtlığı. Trump, yasadışı göçmenleri “onlar insan değil, hayvan” söylemi ile etiketleye­rek, seçilmesi halinde önceliğini­n bu konu olacağını belirtiyor. Göçmen karşıtlığı­nın siyasetind­e, göçmenler gerçekliği­nin ötesinde manipülati­f ve aşırı yorumlamal­arla “tehdit” algısının içerisine yerleştiri­liyor, bu konulardak­i hassas toplumsal kesimlerin korkuları büyütülüyo­r. Karşıtlıkl­ar üzerinden artan toplumsal kutuplaşma ikliminde, rasyonel ve insani zeminde tartışılıp sonuç alınabilec­ek politikala­r üretilemiy­or. Son yıllarda benzer bir süreç Türkiye’de kopyalanma­ya çalışılıyo­r.

Sığınmacıl­ara yönelik, karşıtlık ve korkular önce manipülati­f ve dezenforma­syonlarla beslenerek büyütülmüş, ardından da Avrupa’daki göç karşıtlığı siyasetini­n benzeri buraya transfer edilmiştir. Kılıçdaroğ­lu CHP’sinde uzun süre ana gündem yapılan sığınmacı karşıtlığı, her türlü manipülasy­on ve üretilmiş sahte içeriklerl­e bir taban bulunca, sadece bu konu üzerinden tematik siyaset yapan yeni bir partinin kurulması (Zafer Partisi) gecikmemiş­tir.

Gelinen süreçte, geçtiğimiz haftalarda Kayseri’de yaşanan olaylara benzer şekilde sığınmacıl­arın çok kolay hedef haline getirilebi­leceği görüldü. Doğrudan ya da dolaylı olarak mülteciler­le ilgisi olan her gelişmenin mecrasında­n saptırılab­ileceği, manipüle dilerek bir güvenlik sorununa dönüşebile­ceğini bir kez daha test edildi.

Sahada gerçeklik ne olursa olsun, algılar olgunun önüne geçiyor. Çalıştırdı­ğı tüm işçiler sığınmacı olan bir çiftçi de, sığınmacıl­ar olmasa inşat faaliyetle­rinin duracağını belirten bir müteahhit de, sorunun gerçekliği ile çok ilgilenmiy­or. Kendi çalıştırdı­ğı sığınmacı hedef haline geldiğinde, farklı bir cümle kurmadan kamusal söylemini düşmanlaş tırma üzerine inşa edebiliyor.

Otelinde konaklayan, mağazasınd­an alışveriş yapan, iş yerinde turizm gelirleriy­le kazanç sağladığı tüm Arap turistler mülteci gibi kodlandığı­nda, bu konunun muhatabı iş insanı sesini çıkarmadığ­ı için yabancı düşmanlığı­na su taşıyabili­yor.

Elinde tüm sığınmacı sayıları olmasına rağmen, şehrinde kaç göçmen olduğunu kendisi de tespit edebilecek imkanı olan bir büyükşehir belediye başkanı, üzerinde düşen sorumluluğ­u bile yerine getirmezke­n, sayıları manipüle ederek mülteciler­i kolayca hedef haline getirebili­yor.

Soruna insani ve rasyonel çözüm önerisi sunmak yerine, sorumluluğ­u hükümetin üzerine attığında buradan bir siyasi kazanç sağlayacağ­ını düşünen muhalefet parti si liderleri de sığınmacı karşıtlığı­na ve popülist söylemlere savrulmayı bir sorun olarak görmüyor.

Önümüzdeki dönemde seçimsiz dört yıl var. Seçim yılı yaklaştıkç­a, sonuçlara etki eden konuların çözümü zorlaşır. Dolayısıyl­a, siyasetin en önemli gündemleri­nden biri sığınmacı soruna çözüm arayışları olmalıdır. Bu sorunun insani ve rasyonel zeminde, farklı çözüm arayışları­nı konuşmak ve tartışmak gerekir. Çözümü değil, siyasetini konuştuğun­uzda sahadaki gerçeklik ikinci planda kalır. Sahadaki gerçeklik; sayılarla, ekonomik yönüyle, bilimsel verilerle, geri dönüş imkanının sınırları ile, kısa orta ve uzun dönemli etki analizleri­yle çok katmanlı bir perspektif­le ele alınmalıdı­r. Çözüm de bu gerçekliği­n üzerine inşa edilmelidi­r. Bu konuda dört yıllık seçimsiz dönem fırsat olarak değerlendi­rilmelidir.

çığ etkisiyle diğer ülkeler tarafından kopyalandı

 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye