Enerji lisansı var yatırım yok
Türkiye uzun zaman dır enerjide dışa bağımlılığı azalt mak için yoğun çaba harcıyor. Bölgesel savaşlar, ülkenin yüksek kalkınma ihti yacı bunu zorlasa da Karadeniz’deki doğal gazla, Gabar’daki yeni petrol kuyularıyla ve bölge sel yeni petrol boru hatlarıyla bu dışa bağımlılığı azaltmaya çalışı yor. Sadece bunlar da değil, son yıllarda güneş ve rüzgar enerji si alanında da önemli hamleler de var.
Öyle ki bugün Avrupa’da 35 ülke içinde elektrik üretimin de yenilenebilir kaynakların en fazla olduğu ülkeler sıralamasın da Norveç birinci sırada yer alır ken Türkiye 14’ncü sırada yer alıyor.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre son yıl lardaki hamlelerle 2024 yılı mart ayı sonu itibarıyla Türkiye’nin kurulu enerji gücü 107.959 MW’a ulaşmış durumda.
Bunun kaynaklara göre dağı lımı da şöyle; Yüzde 29,6’sı hid rolik enerji, yüzde 23,2’si doğal gaz, yüzde 20,2’si kömür, yüzde 11,2’si rüzgâr, yüzde 11,7’si güneş, yüzde 1,6’sı jeotermal ve yüzde 2,5’i ise diğer kaynaklar.
Ancak bu değişime rağmen Türkiye’nin yıllık enerji ithalatı na ödediği miktar hala 70 milyar dolar civarında. Bu çok büyük rakam ve bütçe açığının en önemli kalemi.
Peki bunu aşağı çekmek mümkün değil mi?
Mümkün tabii, hem de faz lasıyla... Bırakın kendi petrol ve doğal gaz rezervlerini değerlen dirmeyi Türkiye çok ciddi bir güneş ve rüzgar enerjisi potansi yeline sahip. Dahası bu iki alan da geçmişle kıyaslanmayacak kadar yerli teknoloji imkanları da gelişmiş durumda.
Peki neden enerji ihtiyacının önemli bir kısmı yenilenebilir enerjiden karşılamıyor?
Geçmişte devlet ve dev let bürokrasinin ilgisizliği, diren ci söz konusu olabilir. Hatta “ithal ikameci” sermayenin lobi gücü de bu işin önünü tıka mış olabilir. Ancak bugün durum çok farklı.
Hem Başkan Erdoğan bu konuda çok hassas hem de Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı yenilenebilir enerji yatırımlarının önünü açmak için her şeyi yapıyor.
Öyle ki, bugüne kadar güneş, rüzgar ve diğer yenilene bilir enerji alanında tam
83 bin megavatlık lisans veril miş.
Yani devlet iş adamı nın önünü açmış. Bazı bürokra tik engeller hala olabilir ama asıl vahim olan iş adamlarının lisan sı ellerinde tutup yatırım yapma maları.
“Bu nasılı olur?” doğru su anlaşılır gibi değil.
Şunu da anlamış değilim, bir iş adamı aldığı lisansın gereğini yerine getirmiyorsa devletin bir yaptırımı yok mu? O yapmıyor sa yapana versin...
Bu önemli çünkü enerji uzmanı dediği gibi
Mehmet Öğütçü’nün
“Enerji, hayatı mızın şahdamarı. Onsuz hiçbir şey olmuyor.”
Bugün çevremizi kuşatan, küresel dünyanın yörüngesi ni değiştiren çatışmalar da siyasi hesaplaşmalarda enerji ve ener ji koridorları üzerinden yürü yor. Bu savaşın merkezinde de Türkiye var. “İç enerjimi zi” güçlendirmeden bu savaşta ayakta kalmak hiç kolay değil.