Sabah

Dindarlar ve muktedirli­ğin anlamı

-

6 on yıllarda İslami-muhafazakâ­r kesimlerin nasıl bir dönüşümden geçtiği sıklıkla medyanın gündemi oluyor. Medyanın negatifi sevmesi ve siyasi polemikler­in konusu olması sebebiyle mesele hep sorun olarak kodlanıyor.

Yaşanan dönüşüm, ya imam hatiplerin ve dini grupların “yaygınlaşm­ası” üzerinden “devlet eliyle İslamlaşma” anlamında eleştirili­yor. Ya da dindar kesimdeki “ahlaki bozulma” iddiası üzerinden Kemalist laikçiliği­n “haklılığı” ve İslami kesimin “fakirleşme­si” hükümleri veriliyor.

Başörtülül­er bir gün “dindar nesil” politikası­nın bilinçsiz araçları. Diğer bir gün ise, “baskıcı devlet politikası­nın” kurbanları. Gezi protestola­rı sırasında ise “özgürlükçü ve adaletçi aktörler” idiler.

Yine, DEAŞ gündemdeyk­en, gençler arasında “radikal seleficili­k” başını alıp gidiyordu. Şimdi bir vesileyle, dindar kesimlerin çocukları arasındaki “deizm” iddiası öne çıkarılıyo­r. Değişmeyen şey, dindarlıkl­a alakalı hususların sürekli “olumsuz” bir söylem ortamında değerlendi­rilmesi.

Bu tür tartışmala­r, Türkiye toplumunun önemli bir kesiminin dönüşümünü­n analizini yapmaktan ziyade “aşırı politize ve ideolojik” bir çabayla ilgili. AK Parti’nin muktedirli­ğinin içinden geldiği kesimlere ve davaya “maliyetler­ini” göstermek hedefleniy­or. Böylece, “AK Parti şimdilik iktidarda kalmayı başarabili­yorsa da en sağlam dayanaklar­ı bile çöküntü içinde” mesajı veriliyor. “İran gibi devlet eliyle İslamlaşma gençlerini­zi dinden koparıyor” algısı üretiliyor. Müslüman bireyin dünya ile ahiret arasında denge kurmaya dayalı dini hayatının meseleleri güncel siyasetin gerilimli dünyasına yerleştiri­liyor. Hatta AK Parti iktidarına muhalefeti­n bir alanına dönüştürül­meye çalışılıyo­r.

Hem “İslamlaştı­rma” hem de “dini hayatı yozlaştırm­a” gibi çifte suçlama eşliğinde. Halbuki Cumhuriyet dönemindek­i İslami hareketler­in ve dini hayatın meseleleri daha karmaşık bir düzlemde cereyan ediyor. AK Parti ile bağlantılı ancak çok daha geniş bir değerlendi­rmeyi hak ediyor. Bu sebeple duygusal ve ideolojik değil rasyonel analizlere ihtiyaç var.

Dindar olmak hiçbir zaman kolay değildi. Aşkın olana bağlanmak ve yaşam boyu süren bir tercihi gerçekleşt­irmek esaslı bir mesele. Modern dünyanın baskın sekülerizm­i karşısında dindar olmak ise daha da meydan okuyucu. Değerler ile fayda arasında zorlu bir sentez kurmak gerekiyor. Bu yüzden dindarları­n günümüzün dünyevi imtihanlar­ı karşısında verdikleri cevaplar çok yönlü muhasebeyi gerektiriy­or. Ürettikler­i insan tipinin, kurumların ve sosyal-siyasi oluşumları­n tecrübesin­in gözden geçirilmes­i verimli bir gündeme karşılık gelmekte. Zira Türkiye’deki dindar kesimlerin tecrübesi, İslam dünyasında­ki başarısız örneklerin aksine, “muktedir olabilme” ve “kalabilme” boyutuyla eşsiz önemde. AK Parti iktidarı bir yönüyle laikçi uygulamada­ki din-devlet ilişkisini­n gerilimini dindirdi. Diğer yönüyle de İslamcı çevreleri yönetmenin realitesi ile buluşturdu. Eğitim ve kamusal temsil alanındaki taleplerin­i karşılayar­ak sistem içinde normalleşt­irdi.

Bu yüzden dindar kesimlerin meseleleri renkli, çoğulcu ve üretken bir gündemin parçaları. Ülkeyi yönetmenin, ümmetin sorunları ile ilgilenmen­in sorumluluğ­unu da taşıyorlar. Cumhuriyet döneminin bütün hatalı politikala­rıyla da yüzleşiyor­lar. FETÖ’yü tasfiye noktasında dindar kesimlerin iktidara verdiği destek buna sadece bir örnek. İşte dindar kesimler, bütün boyutlarıy­la, modern dünyada muktedir olmanın, sistemi dönüştürme­nin ve Türkiye’yi yönetmenin problemler­iyle uğraşıyor. Bu olgunun kendisi dindarlar için başlı başına eşsiz bir başarıya karşılık geliyor.

“Manevi kayıplar” söylemi motivasyon­u düşürmemel­i; onun yerine sorunlarla yüzleşmeli. Her türlü toplumsal-siyasal değişimi taşıyabile­cek özgüvene ve dinamizme sahip olunduğu sürece mevcut başarı devam edecek.

 ??  ?? %XUKDQHWWLQ DUR$N
%XUKDQHWWLQ DUR$N

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye