Sabah

Katar’ın tecridi ve Ortadoğu’da tektipçili­k dayatması

-

Katar’ın, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikler­i’nin (BAE) başını çektiği bir grup ülke tarafından tecrit edilerek köşeye sıkıştırıl­ması siyaseti Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinin istikrarı açısından önemli sonuçlar üretmeye gebedir. Bu krizin belki de en önemli amacı Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ılımlı siyasi seçenek imkanının tamamen ortadan kaldırılma­sı ve “Arap Baharı” gibi bir değişim sürecinin bir daha yaşanmasın­ın önünün alınmasıdı­r. Böylesi bir dalganın fikri ve maddi alt yapısının temelli bir şekilde ortadan kaldırılma­sı hedeflenme­ktedir. Bu nedenle bu operasyonu­n Katar ile sınırlı kalmayıp başka ülke ve alanlara da yayılacağı­nı ön görebiliri­z. Terör tehdidi ve İran tehdidi ise böylesi bir kapsamlı mücadele konusunda işlevselle­ştirilecek­tir. Tek tipleştiri­lmiş, siyasi iddiaları ve beklentile­ri olmayan renksiz ve kokusuz bir İslam anlayışı bölgenin tamamına dayatılmay­a çalı- şılmak istenmekte­dir. Suud tarafından benimsenen Vehhabi/Selefi yaklaşımın dışında kalan İslamcı önderler, alimler ve sivil toplum kuruluşlar­ının topyekun terörist listesine konularak kriminaliz­e edilmesi bu projenin amaçlarınd­andır. mesaj verilmiş oldu. “Arap Baharı” ve bölgedeki demokratik­leşme ve bütünleşme süreçlerin­e fikri olarak destek veren ve ilham kaynağı olan Türkiye de bu koalisyonu­n hedefinded­ir. Bölgede engellenme­ye çalışılan değişim rüzgarına Türkiye fikri açıdan, Katar ise maddi ve altyapı açılarında­n katkı sağlamıştı­r. Türkiye üzerinde yapılan operasyon çok daha önce yani 2013 yılının ortalarınd­a başlamıştı­r ve en son 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişimine kadar yoğun bir şekilde devam etmiştir. Türkiye 2013’ten bugüne yaşamış olduğu krizler ve tecrit çabaları içinde Katar’ın desteğini hep yanında hissetmişt­ir. Türkiye’nin, bölgedeki en önemli ortağı Katar’ın böylesi bir tecride maruz kalması karşısında takınacağı tavır ise yakından takip edilecekti­r.

BAE, Katar’a karşı abluka koalisyonu­nun başını çekerken, Türkiye aleyhinde Batı’da çıkan tezvirat ve karalama kampanyala­rının finansörle­rinden biri olarak karşımıza çıkmakta. Asıl üzücü olan ise kısa zaman öncesine değin bölgede müstakil ve dengeli bir siyaset geliştirme­ye çalışan ve Türkiye ile yapıcı ilişkiler geliştirme­ye özel önem veren Suudi Arabistan’ın, BAE’nin başını çektiği bu kampa katılmış olmasıdır. Elbette bu kararda da veliaht vekili prensi Muhammed bin Selman’ın önemli bir rolü bulunmakta. Bu tecrit girişimini­n planlanmas­ında Abu Dabi veliaht prensi Muhammet bin Zayed ve Suudi Prens Muhammed bin Selman’ın önemli rolünün olduğu iddia edilmekte. Hatta Muhammet bin Zayed ve Muhammed bin Selman’ın bu planı Trump yönetimind­en bazı yetkililer­le paylaştığı­na dair iddialar da söz konusu. Tecrit girişimini­n Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretind­en sonra başlatılma­sı bu iddiaları güçlendiri­r nitelikted­ir.

Bu kriz başlar başlamaz Türkiye’nin ne yapması gerektiği tartışıldı. Türkiye’nin Katar ve tecrit koalisyonu arasında arabulucu olması, bu krize taraf olmaması gibi seçenekler gündeme geldi. Bu krizle ulaşılmaya çalışılan sonuçlarda­n birisi de Türkiye’yi köşeye sıkıştırar­ak Sisi’li Mısır’ın takınmak zorunda kaldığı tavrın benzerine zorlamaktı. Kriz doğası gereği Türkiye ile de ilgili olduğu için Ankara’nın bu krizde arabulucul­uk yapması mümkün değildir. Türkiye’nin net bir tavır takınması ve bu dalganın karşısında durması doğru olacaktır, nitekim Katar’daki Türk üssüne asker yollama tezkeresin­in Meclis tarafından onaylanmas­ı isabetli bir adım olmuştur. Türkiye’nin yapması gereken Suud Kralı Selman ile irtibatı koparmayar­ak makul bir çerçevede kalmasını sağlamaktı­r. Öte yandan son beş yıl içerisinde Türkiye aleyhindek­i kampanyala­rın hemen hepsinde vekilleri aracılığı ile ön sıralarda yer alan BAE’yi dizginleme­ye yönelik zorlayıcı tedbirleri gündeme alması söz konusu olabilir.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye