Yeni ufuklar
Uçuş modu
Yeni nesil deniz araçları artık foil’li. Yarış yelkenlileri ve dalga-uçurtma sörfü gibi spor ekipmanından sonra, hydrofoil tipi motoryatlar da üretilmeye başlandı. Aslında 100 yılı aşan bir teknolojiden bahsediyoruz. Ancak katlanan sistemler gibi teknolojilerin gelişmesi ve en dayanıklı malzeme karbonun denizciliğe bahşedilmesiyle hydrofoil dünyası yeni yeni şenleniyor. Gelin foil dünyasına kısa bir giriş yapalım ve hızlı, konforlu, tasarruflu, bakımı kolay uçan motoryatlarla tanışalım.
Hydrofoil yani kısaca foil, seyir esnasında belli bir hıza ulaştıktan sonra gövdeyi suyun üzerine çıkaran kızaklar veya kanatlar olarak tanımlanabilir. Gövde, foil vasıtasıyla yukarı çıkınca sürtünme azalıp hız artıyor ve yumuşacık, uçar gibi bir sürüş deneyimi başlıyor. İlk hydrofoil tekne, İtalyan Enrico Forlanini tarafından üretilmiş. 37 knot’a ulaşan bu teknenin şanı birçok denizcinin ilgisini üzerine toplamış ve kısa zamanda başka tekneler de yapılmış.
1919’da Alexander Graham Bell ve Casey Baldwin’in yaptığı Hydrodrome 4 (HD-4) adlı hydrofoil’in ulaştığı 60 knot’lık hız rekoru 1960’lara kadar geçilememiş. 60 ve 70’lerde birçok ülkede askeri tekne ve yolcu gemilerinde foil’lerden yararlanılmış. Yine 70’lerde su kayağında foil kullanımı, deniz sporu tutkunlarını da bu işe sardırmış…
Aslında bu hızla başlayan bir teknoloji hikayesinin devamında çok daha büyük gelişmeler yaşanmalıydı ama işin handikapları nedeniyle foil teknolojisi bir süre durulmuş. Neydi pekiyi bu ‘zayıf’ yanlar? Sürtünmeyi azaltıp hızı ve sürüş konforunu artırsa da yapımı pahalı ve çarpmalara karşı dayanıksızmış. Ayrıca dalga foil direğinin boyunu aştığı zaman, kullanımı olanaksızlaşıyormuş ve suya dik duran foil’lerde manevra kabiliyetinde zayıflık görülüyormuş. Özetle, foil’ler rafa kalkmış. Taa ki teknolojinin bu olumsuzlukları bertaraf ettiği 2000’ler gelene kadar…
Karbon gibi malzemeler hafiflik ve sağlamlığı, hareketli foil’ler manevra kabiliyetini artırmış. Havacılık teknolojisinin geliştirdiği pek çok unsur da başarıyla uygulanmaya başlamış. Fransız yelkenli hydrofoil Hydroptère, havacılık ve denizcilik endüstrisinin en iyi ögelerini harmanlayan bir tekne olarak hydrofoil’lere yeniden aşık olmamızı sağlayan projelerin başında yer alıyor. Ve bunun, ‘uçan çılgın adam’ lakaplı Alain Thébault’un çocukluk hayali olduğunu da belirtelim. Hydroptère, 30 knot rüzgârda 50 knot’a ulaşarak 2009 yılında yelkenli hız rekorunu kırdı. Şimdi bu rekor, 65 knot ile asimetrik ve tuhaf ama yine hydrofoil bir tekne olan Vestas Sailrocket 2’ye ait…
Denizcilik teknolojisinin deney sahası America’s Cup da AC72 tekneleriyle foil dünyamızı aydınlattı. Ac’nin kanat yelkenli tekneleri, hydrofoil ile neredeyse rüzgârın üç katı hıza kadar ulaştı. Öte yandan güçlenen malzemeler, sörf, uçurtma ve dalga sörfçülerinin de iştahını kabarttı, hızlarını katladı.
Gelelim motoryat sektörüne… Handikapları nedeniyle bu işten uzaklaşan sektör de yelkende ulaşılan hızlar ve en önemlisi daha esnek tasarımlar yapmaya olanak veren yeni teknolojiler sayesinde yeniden foil yatırımlarına yöneldi. Zira foil’lerin avantajları saymakla bitmiyor: Yakıt ekonomisi, hız, denge, deniz tutmasını azaltması, sessiz sürüş, dalga yaratmaması, sert havalarda dalgalardan az etkilenme, daha rahat sürüş ve manevra kabiliyeti, en güzeli de deniz üzerinde uçan bir platformda seyir keyfi…
İlerleyen sayfalarda yer alan sekiz tekneyi incelediğinizde göreceksiniz ki foil’lerin yarattığı ivme, tasarımcılara cesaret vermiş.
Hydrofoil’leri, hibrit, elektrikli sistemler ve çok gövdelilerle birleştirerek çok özel tasarımlar imza atmışlar. Haydi, ‘uçuş modu’na geçelim!
‘Uçan çılgın adam’ Alain Thébault’un yeni hayali. İşte bu! Asıl olarak şehir ulaşımına hız, ucuzluk ve çevreci bir yaklaşım getirmek için tasarlanmış ancak özel kullanım için de uygun olduğu belirtiliyor. Foil ile seyirde daha az enerji harcayan elektrikli tekne, toplu taşımada kullanılacaksa hem yanaşma hem de şarj için 20 teknelik özel bir otonom iskelesi de var. Bu iskele sualtındaki jeneratörleriyle suyun hareketi, türbinleriyle rüzgâr ve üstündeki panellerle güneş enerjisini toplayan, bağımsız bir sistem sunuyor. Uber benzeri telefon uygulamasıyla da rezervasyon ve ödeme işleri kolayca halledilebiliyor. Paris’te Sen Nehri’nde kullanımı için görüşmeleri devam eden Sea Bubbles’ın ilk modeli Bubble T’den İsviçre’de Decision Tersanesi’nde beş adet üretilmiş bile. Haziran 2018’de ön siparişleri alınmaya başlanacak olan (fiyatı da haziranda açıklanacak) Bubble T’den Ocak 2019’da kadar 100 adet yapılması planlanıyor. Airbus, Rougerie Architecture, VPLP ve Decision Tersanesi işbirliğiyle üretilen Bubble T, Paris düşünülerek üretildiği için 10 knot seyir hızına sahip. Ancak özel kullanım için 30 knot’a kadar tasarlanması mümkün. 6 knot’ta foiling’e başlıyor ve 7 knot’ta tamamen su üstüne çıkıyor. 2X10 kw elektrikli motorlarıyla en fazla 14 knot’a ulaşan Bubble T’nin kullanımı diğer teknelerden farklı değil. Foil tekneyi sudan 0,4 metre yukarı çıkarıyor ve 0,4 metreden az dalgada kullanılabiliyor. Dört yolcu ve bir sürücü kapasitesi var. Tam boy: 4,6 metre En: 2,5 metre Su kesimi: 1,70 metre Ağırlık: 950 kilogram www.seabubbles.fr
Düşük ağırlığı, hydrofoil’leri ve son teknoloji aküleri sayesinde diğer elektrikli teknelerden beş kat daha fazla seyir yapabildiği, menzili ve hızının fosil yakıtlı teknelerle yarışacak düzeyde olduğu belirtiliyor. Neredeyse tamamen sessiz, dalgalarda rahat seyir yapıyor. Elektrikli otomobil teknolojisi ve hydrofoil tipi yarış yelkenlilerinin teknolojisini birleştirerek tasarımı gerçekleştiren İsveçli Gustav Hasselskog, hız ve menzildeki artışı bu ikilinin uyumuna bağlıyor. Gövdenin hafifliğini de bu özelliklere ekleyince geleneksel teknelere oranla %25 enerji tasarrufu sağlanmış. Foil’lerin tasarımcısı Michel Kermarec Team Oracle USA ve Team Artemis Sweden için çalışmış bir isim. Ekipte yer alan Olivier Philippot ise Eurocoprer, Airbus ve Fransız savunma sanayiinde karbonfiber yapı mühendisliği üzerine mesai yapmış. Candela Seven’da vasata yakın büyük bir π-foil, kıç tarafta da bir küçük T foil var. Her ikisinin de katlanabilir olmasının yanı sıra teknenin sığ sular için özel bir modu da mevcut. 15 knot’ta foiling’e kalkan tekne, 30 knot azami hıza ulaşıyor. Yarım metrelik belirgin dalgalarda hiçbir sıkıntı yaşanmıyor. Bowrider tipi Candela Seven, 55 kw elektrik motoru ve 44 kwh lityum iyon NMC aküsüyle 25 knot hızla 50 deniz mili seyir yapıyor. ‘Kullanıcı dostu’ olarak nitelenen tekne, tamamıyla sensörler, yazılım ve hidrolik sistemlerle idare ediliyor. Standart prizlerden şarj edilebilen teknenin tam şarj olması 12 saat sürüyor. İlk teknelerin 2019 baharında teslim edilmeye başlanması planlanıyor. Tam boy: 7,7 metre En: 2,40 metre Su kesimi: 0,3-1,3 metre Ağırlık: 1.000 kilogram www.candelaspeedboat.com
İsveçli Alexander Sahlin’in tasarladığı tekneye, Mannerfelt Design Team’in de katkısı var. Tasarım, işlevsellik ve enerji tasarrufu ön plana alınarak tasarlanan EFP16, elektrik motoru ve akü konfigürasyonuyla 25 knot seyir hızıyla 2 saat dalgaların üzerinde seyir vaat ediyor. Firma, enerji tasarrufu hakkında fikir verebilmek için şu bilgiyi vurguluyor: “Eğer 30 Hp’lik benzinli bir motor kullanılıyor olsaydı, yakıt tüketimi sadece 0,20 litre/deniz mili olurdu.” Yaklaşık 5 metrelik tekne, sürücü dahil dört kişi taşıyor. İki kişilik ekiple 16 knot’ta, 400 kilogramlık yükle ise 20 knot’ta foiling’e başlıyor. 18-22 knot arasında tamamen su üzerinde süzülen teknenin azami hızı içinse firmanın verdiği bilgi şöyle: “Denemelerimizde 34 knot ölçtük ancak teorik olarak 38 knot’a çıkılabilir.” Kullanımı kolay ve 0,5 metrelik dalgalara dayanıklı EFP16 ile rüzgâra karşı kalkış yapmanın da avantajlı olduğu belirtiliyor. Tek tuşla foil’lerin katlanabilmesi sayesinde sığ sularda seyir yapıyor ve treylere yüklenebiliyor. Sonbaharda seri üretime geçmesi planlanıyor. Firma yetkilileri, pazarlama ve kullanıcıdan geri bildirim alma amacıyla ilk gövdenin fiyatında ciddi bir indirim yapacaklarını söylüyor. İkinci tekne EFP28’IN de 2019’da karşımıza çıkması bekleniyor. www.foiltwister.se