İNGİLTERE: ULUSAL SAĞLIK HİZMETİ ABD İLE OLAN BEYHUDE PAZARLIĞIMIZDA BİR KOZ OLARAK KULLANILAMAZ
MUHAFAZAKAR Partili milletvekilleri anlaşmasız Brexit ihtimali içerisinde sağlık sistemimizi Trump’tan koruma telaşı içerisindeler, fakat güvenilmezler.
Amerika’nın düzenlemeleri, Muhafazakar milletvekilleri tarafından özelleştirilmek amacıyla içi boşaltılmakta olan Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) sistemimize kıyasla dahi korkunç görünüyor. Özelleştirmelerin Muhafazakar sağ kanadın ideolojik amaçlarından biri olduğundan kuşkulananlar, ABD Elçisi Woody Johnson “ekonomimizin tamamıyla Brexit sonrası anlaşmaya elverişli olduğunu” söylediğinde şaşırmadı.
Trump’ın NHS hakkındaki tehditleri eninde sonunda alakasız, kendisinin bu konuları anladığına gerçekten inanan kim var ki? Fakat konu NHS hizmetlerinin umutsuz bir ticari anlaşmayla parsel parsel dağıtılmasını tartışmaya geldiğinde, Abd’nin çıkarlarıyla domine ediliyor.
Ve tabi daha sonra güç ve parti bütünlüğünü ülkenin çıkarlarının üzerinde tutan Muhafazakarlara geliyor sıra. NHS konusunda onlara hangi aptal güvenebilir? Şu an bir sonraki başbakan olmak için yarışan Boris Johnson 1995’te şöyle demişti: “NHS hizmetleri bu şekilde ücretsiz olmaya devam ederse pek çok diğer ücretsiz hizmet gibi suistimale uğrayacaktır. İnsanlar eğer para ödeme yapmak zorunda kalırlarsa bu hizmetlere daha fazla değer vereceklerdir.”
Aynı sıralarda lider adayları Jeremy Hunt ve Michael Gove bir grup diğer Muhafazakar milletvekili ile beraber NHS özelleştirmesine dair karar dosyasına katkıda bulundular. Şu anki sağlık bakanı Matt Hancock attığı tweetinde “Sayın Başkan, NHS ticari istişare kim gerçekten inanıyor? Hele ki anlaşmasız Brexit paniği her yeri sarmışken? Kemer sıkma siyaseti, partinin insanların mağduriyetlerine karşı duyarsız olduğunu, kemer sıkma sonucunda gerçekleşen önlenebilir 130 bin ölümle gösterdi. Yıpratılmış, az fon ayrılan NHS’YI işaret edip çalışmadığını söylemek kolay. NHS’YI koruyacaklarını söylüyorlar ama söylemin nasıl çalıştığını halihazırda biliyoruz: Milletin egemenliğini yeniden kazanabilmesi için “zor kararlar”ın verilmesi gerekiyor. “Kaçınılmaz ekonomik fedakarlıklar” yapmak gerekiyor ama “sonuçta inanılmaz bir kazancımız var”. Ve ABD’LI çokuluslu şirketler bu kazanca pençe atmak istiyor. Hepimizin kendi NHS hikayeleri var: Dikişler, kırık kemikler, gasplar, alerjik reaksiyonlar, cerrahi müdahaleler, doğumlar ve düşükler, taramalar, testler ve kemoterapiler. Her 10 kişiden 7’sinin Nhs’nin temel prensibi olan “sağlık hizmeti genel vergilerle fonlanmalıdır ve herkes için olmalıdır” savını destekliyor. NHS ile çok yakın bir ilişkimiz var. “Beşikten mezara” tabiri bu duruma uygun düşüyor: Pek çoğumuzu o dünyaya getirdi ve pek çoğumuz dünyadan ayrılırken yine orada olacak. Elleri tenimize dokunuyor, dikiyor, içini organlarımıza kadar araştırıyor. Yüzümüzü kuruladı, bizi yıkadı, üzüntü ve kayıplarımızda bize moral verdi. Karşılığında ise hiçbir ücret istemedi. NHS; kişisel, içsel ve bizim olan bir şey, ABD’LI ilaç şirketlerinin oyuncağı değil. ABD’LI ilaç şirketleri ellerini kendilerine saklamalı... Sonuç olarak Muhafazakarlara güvenmemeliyiz. Ve bizi bu noktaya getirmesine uğraşılan anlaşmasız Brexit’e karşı durmak için elimizden geleni yapmalıyız. O kadar ileri gitmeyeceklerini söylüyorlar ama gidecekler, bundan kesinlikle eminim. Peki ya siz?