İstismar edebiyata konu olabilir tabii...
elimeler... Tek başına bir anlam taşıyan sesler midir sadece? Kelimelerden daha fazla mı anlam taşır cümleler, birkaç ‘bir anlam taşıyanın’ bir araya gelmesiyle oluştukları yolu, insanlığın manevi gelişimini etkileyen en güçlü dayanaklardan biridir” der, elbette sanatı da işin içine katarak. Ve değiştirmenin de bir gerçeklik olduğunu varsayarak... Gerçeklik... Sevinç de bir gerçekliktir elbette, umut da eğlence de başarı da aşk da cinsellik de... Ve kaçınılmaz olarak gerçekliğin en büyükleri, sistemin neden olduğu sorunların her biridir... Sömürü, haksızlık, baskı, şiddet, taciz, çocuk istismarı... Gerçekliğin tüm bu parçaları kendi arasında da ayrılabilir. Ve bu gerçekliklerin her biri bir yolla yansıtılabilir... Edebiyat... Hür iradeleriyle bir araya gelmiş iki bireyin baskı altına almadan/girmeden tamamladıkları cinsel ilişki (çocukta rıza aranmaz düsturuyla) edebiyatın konusu olabilir, üstelik tüm ayrıntılarıyla... Hatta daha da ileri gidilebilir ve o metin/eser, içinde aşk olmasa bile böyle karşılıklı mutluluk içinde yaşanan bir ilişkiyi özendirebilir...
Çocuğa yönelik cinsel istismarın yansıtılması, böyle bir olayın yaşanabilir olma ihtimalinin yüksek olduğunun anlatılması için de edebiyat bir yol olarak seçilebilir. Sorular... İşte tam bu noktada sorular koşar. Nasıl? Tüm ayrıntılarıyla, okurun zihninde o anı saniyesi saniyesine canlandırarak mı? Bu sorulara verilecek “Evet” ya da “Hayır” yanıtından sonra sorulması kolay, yanıtlanması zor ancak her hâlükârda yanıtlanması gereken “Neden” de karşımıza çıkar. Ve sorular devam eder: “Neye yarayacak”, “Anlatılmak istenen nedir”, “Gerçekten teşhir edilen istismar durumu mu”, “Özendirici değil mi”, “Yeniden üretme tehlikesi yok mu”, “Yaşayan bir okura bir daha yaşatacak mı?”... Ve gerçek şu ki niyetten bağımsız “Ben çocuğun yanındayım” savunusu açık uçların hiçbirini kapatmaya yetmez... Kelimeler... Edebiyatçılar, dünyanın en kısa öyküsünü yazamayabilir... Ayıplanacak bir şey değil bu, artık yazmasın kimse zaten. Ama gerçekliğin yansıtılmasının bir yoluysa edebiyat, en iğrenç gerçekliği insanı iliklerine kadar tiksindirecek şekilde anlatmak için tek başına birçok anlamı olan kelimeleri kullanabilme ustalığı değil midir biraz da?