Geleceğimizi karartıyorlar
Bir yandan eğitimin niteliği konusunda sıkıntı yaşayan öğrenciler, diğer yandan ekonomik krizden etkilenen kesimlerin başında geliyor. Şu an kiradan faturalara kadar en temel tüketim maddelerini karşılamakla meşgul olan öğrenciler, gelecekleri içinse kaygı duyuyor.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden sonra ikinci üniversitesini okuduğunu belirten Murat Uludağ, sosyoloji bölümüne bilimsel ve özgür bir eğitim almak isteyerek geldiğini fakat aradığı tartışma ortamını bulamadığını ifade ediyor. Uludağ, “Hocaların da öğrencilerin de daha açık fikirli olmasını beklerdim. Hocalarımız bize kendi fikirlerini zorla kabul ettiremez. Bence üniversite, malzemeleri sana verir ve bir şeyler üretmeyi sana bırakır. Henüz böyle bir şey göremedim. Hocalarımızın ilk derslerinden itibaren az çok hangi konuda ne düşündüklerini biliyorum. Bu bir noktada beni rahatsız ediyor. Bunun yanı sıra doğal olarak bilimsel bir eğitim hayaliyle geldiğim üniversitede bilimsel eğitimi bir yana bırak, eğitimden bile söz edebilir miyiz, emin değilim. Hocalar gelip slayt izletiyor, ellerindeki notları okuyorlar” dedi.
Birinci sınıflardan bir arkadaşımız eğitim bilimsel olmamasının ve niteliğinin her geçen gün düşmesinin sebebinin üniversitelerin bağımsızlığını kaybetmesi ve hükümetin akademiye olan müdahaleleri olduğunu söylüyor. Arkadaşımız, “Birçok akademisyen Khk’lerle ihraç edildi. Bizim bölümümüzden de bir hoca geçen sene görevinden alınmış. Üst sınıflardaki arkadaşlarımın dediğine göre oldukça iyi bir eğitimciymiş. Fakat bizim gerçekten nitelikli, bilimsel ve özgür bir eğitim almamızı istemiyorlar. Ben akademide kalmak istiyorum. Bunun için yıllarımı vererek emek sarf etmeye hazırım. Yine de biliyorum bu düzen değişmediği sürece üniversitede kalabilmem başkalarının inisiyatifine bağlı olacak. Muhtemelen başarılı olsam dahi beni değil yeğenlerini, çocuklarını kadroya alacaklar” diye konuştu.
İkinci sınıfta okuyan bir başka arkadaşımız ise içinde bulunduğu durumu şu şekilde anlatıyor: “İlk sene fakirdim, ikinci sene daha fakir oldum.” Bu sorunlara kendi çözümlerini üretmeye çalıştığını belirten arkadaşımız şunları anlatıyor: “Tuvalet kağıtlarını kütüphaneden alıp aparta götürüyorum. Çünkü son yaşanan zamlar belki de en çok biz öğrencilere yük oldu. Ailemden çok uzaktayım ve onların gönderdiği harçlıkla günü kurtarmaya çalışıyorum. Bir yandan kaldığım aparta kira, bir yandan da doğal gaz ve elektriği ödüyorum. Ulaşıma da zam geldi. Bunlar haricinde her dönem kitap ve not satın almamız gerekiyor. Mesela bu dönemdeki kitaplarım beş yüz lirayı buldu. Ben babama kitaplarımı da sen al diyemedim ve büyük bir borca girdim. Kitap borçlarımı kapatmak için iş arıyorum fakat şöyle de bir durum var, çalışmaya başlasam derslerim aksayacak, çalışmazsam kitaplarımı alamayacağım. Çalışınca öğrenci olduğumuz için düşük ücret veriyorlar. Çünkü iş yalnızca temel ihtiyaçlarla bitmiyor. Üniversiteler yalnızca derse girip çıkacağın yerler olmamalı. Bir hobi edinmek, entelektüel bir birikime sahip olmak bile parayla.”