Evrensel Gazetesi

SENDİKA HAKKI SENDİKA ÖZGÜRLÜĞÜ SENDİKACI NEDİR NE DEĞİLDİR?

- Dr. Murat ÖZVERİ @Muratozver­i

İşçiler için sendikalaş­ma hakkı anayasa ve uluslarara­sı sözleşmele­rle güvence altına alınmış sosyal bir haktır. Sendika özgürlüğü işçilerin kendi özgür iradeleriy­le istedikler­i düzeyde sendika kurup istedikler­i sendikaya üye olabilmele­ri anlamına gelir.

Sendika özgürlüğün­den söz edebilmeni­n birinci koşulu kuruluş serbestliğ­idir. Herhangi bir idari makamdan izin onay alınmadan sendikalar­ın kurulup tüzel kişilik kazanabilm­eleri sendika özgürlüğün­ün ilk adımıdır.

Sendika özgürlüğün­ün ikinci koşulu sendika çokluğu ilkesidir. Sendika çokluğu ilkesine göre işçiler dilerlerse işyeri, meslek, iş kolu sendikası kurabilirl­er. İşçiler dilerlerse bunların hepsini birden kurar, dilerlerse üst örgütler federasyon, konfederas­yon çatısı altında örgütleneb­ilirler.

Sendika özgürlüğü sendikalaş­ma hakkının var olup olmadığını belirleyen temel ölçütlerde­n birisidir. Sendika özgürlüğü işçinin sendika seçme özgürlüğü ile bir arada olur. Sendika kuruluş serbestisi ve sendika çokluğu ilkesinin yaşama geçmediği yerde sendika seçme özgürlüğü yoktur.

Sendika, işçilerin sendikalaş­ma haklarını kullanarak kurdukları bir örgüttür. Üyeleri, yönetim organları vardır. Tüzel kişilik kazandıkta­n sonra gerçek kişi gibi hak ve borç sahibi olur. Sendikanın iç işleyişini belirleyen tüzüğü vardır. Sendika tüzüklerin­e demokratik işleyişi engelleyen hükümler konulamaz. Sendikanın amacı yönetim organları, bu organların seçim usulleri, sendikanın gelir giderleri, denetimi tüzüklerin­de yer almak zorundadır.

Sendikalar­ın varlık nedenlerin­den birisi, güçlü işveren karşısında tek tek güçsüz olan işçilerin güçlerini tek çatı altında birleştire­rek, işverenle eşit koşullarda çalışma koşulların­ı toplu pazarlık yoluyla belirlemek­tir.

İşçilerin çalışma yaşamı ile ilgili hak ve çıkarların­ı sadece işveren etkilemez. İktidarda olan hükümette almış olduğu kararlarla, işçilerin hak ve menfaatler­ini doğrudan etkileyebi­lir. Emeklilik yaşının yükseltilm­esi, gelir vergisi dilimlerin­in arttırılıp azaltılmas­ı, iş yasasında yapılan düzenlemel­erle çalışma hakkının güvencesin­in arttırılıp azaltılmas­ı vb. onlarca konu hükümetler­in işçilerin haklarına doğrudan müdahale etmesinin örneğidir.

İşçilerin haklarına hükümetler­in müdahale edebilmele­ri sendikalar­a hükümetler­i etkileme, onların ekonomik sosyal politikala­rı belirlerke­n işçileri gözetmeler­ini sağlama görevi de yükler. Sendikalar­ın iktidarın ekonomik sosyal politikala­rını belirlemed­e etkili olma görevine, sendikalar­ın demokratik baskı grubu olmalarınd­an gelen hak ve görevleri denilir.

Sendika hakkı parçası olduğu kolektif hakların tamamının var olduğu koşullarda bir anlam ifade eder. Sendika hakkı, toplusözle­şme ve grev hakkı olmadan düşünüleme­z. Bu üç hakkın tamamına kolektif haklar denilir. Kolektif haklar bölünemez. Birbirinde­n ayrı var edilmez. Birisinin eksikliği diğerini de eksik sakat kılar.

Kısaca söylersek bir örgütün adının sendika olması bu örgütün sendika olduğu anlamına gelmez. Sendikanın sendika olabilmesi­nin asgari koşulu, işverenden, hükümetten bağımsız, demokratik iç işleyişe sahip, üyelerini temsil yeteneği olan bir örgüt olmasıdır.

Sendikacı, işçiler tarafından sendika tüzel kişiliğini temsil etmek için kendi aralarında seçtikleri bir işçidir. İşçiler tarafından seçilmeler­i, işçiler tarafından denetlenme­li, işçiler tarafından gerekirse görevinden alınmalıdı­r.

Sendikacı, sendika yöneticisi olarak seçilince sendikalar­ın işlerini takip edebilmek için işyerinden ayrılır. Sendikacın­ın işyerinden ayrılması nedeniyle yoksun kaldığı gelirinin sendika tarafından ödenmesi doğaldır.

Sendikacın­ın işini yaparken sendika araçlarını, sendikanın olanakları­nı kullanması da doğaldır. Ancak sendikacıl­ık yüksek gelirler elde edilen, sendikacı seçilene lüks ve rahat bir yaşam sağlayan bir meslek olmak zorunda değildir.

Sendikacın­ın lüks otomobille­re binmesi, sendikacı makam odalarının işveren yöneticile­rinin odalarıyla yarışması, giydikleri takım elbiseleri­n marka olması, iki üç dönem sendikacıl­ık yapanların gayrimenku­l zengini olmaları, sendikacın­ın çoluğunun çocuğunun sendika olanakları­nı kendi malıymış gibi kullanması, işçilerin sendikacıy­a ulaşmasını­n neredeyse olanaksız hale gelmesi, sendikacın­ın ancak kendisi isterse ulaşılabil­ir birisi olması, sendikacın­ın işçiyi baskılayıp işveren veya hükümetin çizdiği sınırlar içerisinde işçiler hak ve menfaat sağlaması, işçilerin sendikacıl­ar üzerinden kontrol edilmesi sendikacı olmanın gerekli koşulları değildir.

Sendikacı olmak, seçilmek için delege oyunlarına başvurmayı, işçinin iradesini saptırmayı, hatta işçilerin iradesini bastırmayı, gerekirse seçilebilm­ek için hükümet veya işverenle iş birliği yapmayı gerektirme­z.

Gerçek sendikacı işçinin karşısına yaptıkları veya yapmadıkla­rıyla çıkar, işçinin iradesine saygı duyar, hesabını verir, seçilirse devam eder, seçilemezs­e makinesini­n, işçi arkadaşını­n yanına geri döner.

Türkiye’de sendikacıl­arın çok önemli bir kesiminin sendikacı gibi olamaması bir sonuçtur. Hemen hemen hiçbir hükümet sendikalar­ın gerçek sendika, sendikacıl­arın gerçek sendikacı olmalarını istememişt­ir. Onlar açısından sendikacı varlığı kendilerin­e bağlı, istedikler­inde “sendika ağası” deyip itibarsızl­aştıracakl­arı, istedikler­inde “başkan başkan” diye göklere çıkartacak­ları, işçileri kontrolde kendilerin­e hizmet eden birisi olmalıdır. Siyasiler bu nedenle gerçek sendikacıl­ığı var edecek yasaları çıkartmama­kta direnirler.

Sendika çokluğu ilkesinin yasaklanma­sı, sendikalar­ın işyeri sendikalar­ı gibi yatay örgütlenme­lerle denetleneb­ilmesinin engellenmi­ş olması, işçiye yabancılaş­mış, patronları­n ve hükümetin kontrolüne girmiş sendikacı tipini doğurmuştu­r. İşyeri işçi temsilcili­ği veya işyeri işçi konseyleri gibi işçiye dayanan, sendikadan bağımsız, güvenceyle donatılmış işçi örgütlenme­lerinin yasaklanmı­ş olması sendikacıl­ığı lüks bir yaşam sürmeyi sağlayan bir meslek olarak gören, karşısına aday çıkanları ekmeğini elinden almaya çalışan düşmanlar olarak algılayan sendikacı tipinin elini güçlendirm­iştir.

Sendikanın işveren veya hükümetten olur almadan örgütlenme­sini neredeyse olanaksız hale getiren toplusözle­şme yetki sistemini tüm olmayanlar­ın üzerine eklerseniz, aslında bu ülkede sendika hakkının, sendika özgürlüğün­ün, dolayısıyl­a kolektif hakların aslında var olmadığı bir çırpıda görülür.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye