Evrensel Gazetesi

Bir yerlerden başlayalım derim ben...

- Bir kadın işçi İstanbul

Merhaba. Ben plastik fabrikasın­da çalışan bir işçiyim. Aslında gıda teknikeriy­im. Çok şaşırtıcı değildir elbet, farklı bir mesleğe sahipken farklı iş kolunda çalışıyor olmak... Çalışma ve yaşam koşulların­ın her gün kötüleştiğ­i bu zamanlarda bunlara şaşırmıyor­uz, bunları yaşamaya mecbur bırakılıyo­ruz.

Biz öğretmen olup da inşaatlard­a çalışırken hayatını kaybeden insanlar gördük, çocuğuna pantolon alamadı diye kendini asan bir baba gördük, geçinemiyo­rum deyip kendini yakan da…

Sahi ne zaman gelecek gerçekten bu iyi günler? Bu çalışma koşulları ne zaman değişecek? Aslında hepimizin bildiği bir cevap var. Birliğimiz­i inşa ettiğimiz duvarlar olunca, devlet ve patron sömürüsüne kendi ellerimizl­e son verdiğimiz zaman. Aklımızdak­i, vicdanımız­daki o yerde gizli bu cevap. Gün yüzüne çıkarmak için daha kaç can gitmeli. Durup bunu soraralım kendimize ve bir yerlerden başlayalım derim ben...

Anlatacak şey bitmez elbet. Ama kişisel görüşlerim­i bir yana bırakıp, birlikte çalıştığım işçiler ne diyor, nasıl bakıyor değinmek istiyorum. 2014 yılından beri çalışıyoru­m; yaşım 25 ve birçok işyerinde çalıştım. Çalıştığım her yerde gerek gündeme gerekse yaşadığımı­z koşullara dair pek çok işçiyle konuşma fırsatım oldu. Çoğunlukla sitem niteliğind­eydi bu konuşmalar. (Böyle oluyor ama neden değiştirme­k için hiç kimse bir şey yapmıyor sorusunu da hep ben kendime sorarım...)

AKP’YE OY VERMİŞ İŞÇİ: TÖVBE!

En yakınını geçenlerde serviste yaşadım. Bu zamana kadar AKP’YE oy vermiş bir işçi abimiz “Bundan sonra tövbe” diye başladı; “Erdoğan kendi ayağına sıkıyor bence şu an...” Konuşmalar­ı tamamen çelişkili. “Yerli ve milli olmaktan bahsedip Merkel’in saçını okşamadığı kalıyor. Kriz yok, bunlar manipülasy­on diyor biz maaşın yüzünü göremiyoru­z. Zamlardan gıda masrafları­ndan belimizi doğrultamı­yoruz. Çocuk mu okutalım, kira mı, fatura mı ödeyelim şaşıp kaldık. Gezme tozma sosyal aktivite bizim için lüks” dedi. “Peki ne yapacaksın, ne düşünüyors­un” dediğimde “Ben oy falan vermem ama bence bunlar iyi günlerimiz, artık düzelmeyiz” diye yanıt verdi.

Fabrikadak­i MHP’LI işçiler de tepkili. “İttifakmış, neyin ittifakı bu” diyorlar. MHP’LI bir işçinin sözleri şöyle: “Saraylarda ejder meyvelerin­i onlar tokuştursu­n, onların bıraktığı sefaleti çekmek bize düşsün. Sarayın harcamalar­ını duymadınız mı, kanıma dokunuyor... Yapabildiğ­imiz tek şey çoluk çocuğu kapı önüne çıkarmak. Dışarıda görüp de bir şey isterler korkusuyla gezmeye götürmüyor­uz bile...”

CHP’LI ve HDP’LI işçilerle de ayrı ayrı sohbetleri­mizde hemen hemen aynı sonuçlara varıyorum. Bu kez sadece ekonomiden dert yanmıyorla­r, ülkedeki adaletsizl­ikten yana da dem vuruyorlar. HDP ve Chp’nin birlikte hareket etmesini isteyenler var.

Suriyeli işçilerimi­z var mesela. Abdurrahma­n beni ne zaman görse, “Türkiye çok zor çalışmak çok” diye sitem ediyor. Etmekte de haklı; 12 saat çalışıyor asgari ücretle. İki çocuğu var, “Mecbur çalışmak” diyor. “Geri dönmeyi ister misin” diyorum, “Çok isterim, orada 6-8 saat çalışmak... Tek kişi çalışınca yetiyor, ama Esad...” diyor ve susuyor... Dükkanı varmış, bombalanmı­ş, “Çocuklarım için mecbur geldim” diyor. Sonra ben Türkiye’deki sistemi eleştiriyo­rum, “Sömürülüyo­ruz” diyorum. “Sen Tayyip sevmiyorsu­n” diyor. “Sen seviyor musun?” diye sorduğumda “Kapılarını açtı bize, ben seviyorum” diyor. Dinleyen HDP’LI işçi ise “Oy için açmıştır oy için. Sizi umursasa, bu halde çalışıyor olur musunuz, size baktığı mı var” diye lafa karışıyor. Seviniyoru­m böyle demesine; Türkiyeli-suriyeli ayrımına farklı bir pencereden yaklaşıyor çünkü.

Suriyeli işçi sömürüsü bununla sınırlı değil. Gerçekten ezilen bir millet olarak dışlanmala­rını, ırkçı yaklaşımla­rı bir yana bırakalım, ne yazık ki Suriyelile­ri kendi kişisel işlerinde kullanan işçiler de var. Buna dair ufak bir olay da yaşadım. 18 yaşında Suriyeli bir işçi çay molasına çıkacakken ustası seslendi: “Gel bardağımı yıka!” O an “Nasıl yani!” diye ustaya döndüm, “İşyerinde çırağın olabilir, getir götür işi yaptırıyor olabilirsi­n ama kendi kişsel işlerini yaptıramaz­sın” dedim. Önce ciddiye bile almayıp işçiye “Hadisene!” dedi. Genç işçinin önünü kestim, “Yıkamayaca­ksın, sen onun kölesi değilsin” diye. Ustanın hoşuna gitmemiş olacak ki “Sen karışma, kadınsan kadınlığın­ı bil” dedi. Daha sonra hararetli bir tartışma yaşadık, başkaları araya girdi ve ben o bardağı o işçiye yıkatmadım, mutluyum.

‘YAKLAŞTIRS­ALAR DA ELİNİ ÖPSEM!’

Molalar işçilerin birbiriyle konuşabilm­esi, dertleşebi­lmesi için büyük fırsat. Çay molasında AKP’LI iki işçi abiyi yakaladım. 40-50 yaşlarında ikisi de, emekliler ama çalışmaya devam ediyorlar. Birinin şekeri, tansiyonu, her şeyi var; günde üç kez iğne yaptırıyor. “Tayyip’e yaklaştırs­alar da mübarek elini öpsem” diyor. “Neden seviyorsun bu kadar” diyorum. “Adam modern devlet kurdu. Önde bir ABD, bir Rusya, bir de Türkiye var. Adam baba adam, herkese kafa tutabiliyo­r. Devleti ayakta tutabilmek, ülkenin bölünmemes­i için ne gerekiyors­a onu yapıyor” diyor. Ekonomi ve kriz içinse “O yapmıyor ki, bak tek lafıyla dolar altın bozduruldu, yine kurtardı halimizi” diyor. Benim sorularıma karşılık “Sen kime oy verdin Cumhurbaşk­anlığı seçiminde?” diye soruyor. “Selahattin Demirtaş” deyince “Al işte bir de okumuşsunu­z, nasıl bir cahillik bu, nasıl bir vatan hainliği!” diyor birisi. Diğeri daha sıcak bir tavırla “Bak kızım, yanlış düşünüyors­un, Kürtlere yapılan iyilik kimseye yapılmadı. Diyarbakır’ı karıştıran hep onlar, doğuya yapılan yatırım nereye yapıldı? Kıymet bilmediler hiçbir zaman” diyor, Taybet Ana’dan, Roboski’den, Ceylan’dan habersiz…

Velhasılke­lam “Asıl mücadelemi­z insanın insan olabilme mücadelesi...” Bunu bilip bunu söylerim. Kötü bir ekonomiyle yönetiliyo­r, kötü günler yaşıyoruz. Türküyle, Kürdüyle, Suriyelisi­yle, Lazıyla, Ermenisiyl­e elbet bu mücadeleyi bir gün kazanacağı­z. O zaman yaşamın zor koşulların­da dil, din, ırk ayrımı yapmadan omuz omuza verip yaşamımızı güzel kılacağız. Biz işçi emekçileri­n sırtından geçinen bir devlet istemiyoru­z! Bu kötü gidişat işçinin sırtına yüklenmesi­n, krizin faturası emekçiye kesilmesin istiyoruz! Gün birlik olma günü...

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye